13 Aralık 2009 Pazar

Bir balığın yaprak koleksiyonu



Bir balığın yaprak koleksiyonu ...

Bir zamanlar hepsi yeşildi, sonra bir gün bir gölde koleksiyon parçası oldular... Bir balığın sonbahar koleksiyonu, bir araya gelince sonbaharı bu kadar güzel temsil edeceklerini düşünmezlerdi hiç ...

Ne zaman bir fikir ölse yeni bir tanesi doğuyor. Tüm mesele sessizlik, notaların arasındaki sessizlik. Ne dalgaların vuruşu onu etkiliyor ne de suyun altından görebileceği bulutların yer değiştirmesi ... İşte balık hafızası ...

İlk baharda yeşeren yapraklar, sonbaharda yukarıda bir çok rengin tonlarıyla kendini aşağıya bırakıyor. Aslında bilseler bu kadar güzel koleksiyonun bir parçası olacaklarını kendilerini daha ağırdan satmazlar mı idi? Ya da bir balığın koleksiyonu olmak ne kadar tatmin edici olabilir ki ? Hafızası için son iki dakika belkide ... Balık olmasa yaprak güzelliğinden bir şey kaybeder mi? Onlar bir araya suyun akışıyla geldiler, balık oradan geçiyordu o sırada ...

Nasıl hissettiğinizle alakalı her şey. İşte balık hafızası ... Anlık değişen binlerce balık beynimizde şu anda bir akvaryumun içinde dolaşıyor ... Ben o anda bu fotoyu beğendim. Hangisini beğeneceğinize siz karar verin .

2 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Dostu Olmalı İnsanın ...

Can Dündar'a saygılarla !!

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları,...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
* * *

Böyle bir dostum var benim.Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.Buluştuk geçenlerde...Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:"- N'apıyorsun" diye sordum."- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz..."- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
* * *
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri..."Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:"Bunu da aşacağız!İmza: Bir dost!.."

18 Ağustos 2009 Salı

Hititlere ait bir duvar kalıntısı M.Ö 2000

"Tanrım beni yavaşlat. Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir.. Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele.. Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver
Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol..
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeye öğret..
Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarısı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim..
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır…
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et…
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim..
Ve hepsinden önemlisi…
Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için Cesaret, Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, İkisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver.."

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Acını seçmekte özgürsün


Bir tatil hayali daha gerçek oluyor ... Bütün bir yıl iki hafta için yaşanıyor nerdeyse...Unutulur gider herşey. "Göklere erişti feryadı ahım, buda gelir geçer" ... Tatil nereye götürürse götürsün, yüreğin ve aklını birleştirmek gerçekten zor olsa gerek.
Aklın seni götürdüğü yerde yüreğin başka şeyi söyleyecek, yüreğinin götürdüğü yerde ise aklın başka şey belki de.
Acını seçmekte özgürsün. Her seçiş bir vazgeçişse ya aklından ya da yüreğinden vazgeçeceksin ...
Bir yerlerde yaşanmışlardan, diğer tarafta yaşanmamış öğelerden kesitler aklında kalacak, belkide yüreğinde.

Acını seçmekte özgürsün, bunu mutluluğa dönüştürmek ise sana kalmış... Nerden ve nasıl baktığına bağlı. Yeri gelecek isyan edeceksin, yeri gelecek küfür ... Kah sigaranın dumanına saracaksın, kah yüreğinin iplikçiklerine.

Acını seçmekte özgürsün, her seçiş bir vazgeçişse , varsın tercihlerimizden geriye hoş edalar kalsın... Arkamızda bıraktıklarımız bir anda olsa hatırlanırsa ne mutlu ... Mevsim hep ilkbahar olmasa da , sonbaharda ilk bahar olarak hatırlanabilmek dileğiyle ...

Seninle tattım ben mutluluğu ...

"Üşüdüm diyorsan güneş olurum
yanarım sevginle ateş olurum
dolarım havaya nefes olurum"

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Yaz, hayalller ...


Biraz önce kamil koç un yanındaki büfeden sigara aldım. Ne kadar da kalabalık, yazın heyecanı sarmış inanları... Öğrencilik yıllarım aklıma geldi. Ertesi gün tatil ve ertesi de ... Şort t-shirt ve spor ayakkabılar giyilmiş. Saçlar taranmış, yeni bir gün olacak yarının heyecanı... Belki, kimbilir, nerede olacak yarın... Rüzgar hangi yeni bilinmeyenlere götürecek, yada bilinen ama henüz tam keşfedilmemiş. Hangi hayallerle yola çıkılıyor kimbilir ...

Bir kaç saattir de sigara içmediğimden midir, hava daha bir meltemle birleşik yaz serinliğini içinde barındıran bir eda ile içimde idi sanki. Özlem de güzel yaşadıysan ...

Ömründen uzun ideallerin de olsa içinde yaşadığın zamanı keyifle, heyecanla doldurmakta önemli. Her şey sevgiyle başlar derken, eskiden sevdiğimiz şeyleri ne çabuk unutuyoruz...

Yolunuz her nereye olursa olsun, gönlünüz geniş, gündüzleriniz aydınlık, akşamlarınız eğlenceli, geceleriniz hayalli, sabahınız huzurla dolu olsun. Pencereden bir dışarı bakın beş dakika da olsa gözünüzün önünden hayatınızdaki önemlileri bir kez daha düşünün. Öncelik vermye çalışın, ne kadar zorlanacaksınız.

Bizim her zaman umudumuz var ! :)

28 Haziran 2009 Pazar

Balık, Rakı, Kalamar, Kavun, Peynir ... Gülü susuz ...


Kuzeyden güzel bir esinti var, tüm vücudum bunun esiri olmaya hazır. Nasıl olmasın ki ?
Kara efe, kaya barbunu, kalamar ızgara, tereyağlı karides güveç, kaşık salatası, bal kavunu, yumuşak yağlı Balıkesir rakı peyniri :) Her ne kadar pahalı bir menü de olsa kırk yılda bir yaqpabilmeye çalışıyoruz ...

Bir gün bunları müşterilerime, gönül dostlarıma sunabileceğim küçük bir kıyı lokantacığı açacağım :) Kendime has tarif ve sunumumla, arkada gülü susuz seni aşksız bırakmam eşliğinde :)

Seninle tattım ben mutluluğu ... http://www.dailymotion.com/video/x4ogdh_gulu-susuz-seny-asksiz-birakmam-zek_music

Hepiniz davetlimsiniz :) Henüz tarihi atılmayan davetiyeme ...

26 Haziran 2009 Cuma

Samimi Lider 1



" Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.

Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında, İçinde bir iş görmenin saadeti,

Gideceksin Gideceksin ırıpların çalkantısında.

Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;

Sevineceksin. Ağları silkeledikce

Deniz gelecek eline pul pul;

Ruhları sustuğu vakit martıların,Kayalıklardaki mezarlarında,

BirdenBir kıyamettir kopacak ufuklarda.

Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;Bayramlar seyranlar mı dersin,Şenlikler cümbüşler mi?Gelin alayları, teller, duvaklar,Donanmalar mı?HeeeyNe duruyorsun be, at kendini denize:Geride bekliyenin varmış, aldırma;Görmüyor musun, her yanda hürriyet;Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;Git gidebildiğin yere... "


Küçükten kırık bir kalp olabilir size serzenişte bulunan ...
" Şaraplar; kırık kadehte getiririlir derler.
Anlamak için; kim kadehe meraklı?
Kim gerçek şarap sever. "


Sevgiler,

22 Haziran 2009 Pazartesi

Kariyer mi Nirvana mı ?


Çocuk da yaparım kariyerde diyen bayanlar varken baylar bu konuda birşey demişsede benim aklımda kalmamış slogan tarzında, varmı bildiğiniz duyduğunuz ? Belki içki masalarında şu cümleyi ima ederler ... Şu: Her türlü "kariyer"... Bunun için yaşayan bir toplulukta nasıl yaşardınız :) ?

Yada eş zamanlı ikinci bir kariyer şansınız olsaydı ne yapmak isterdiniz ?

Paraya da ihtiyacınız yok, nasıl bir kariyer hedeflerdiniz ?


Hele bir düşünün ciddi anlamda ne yapardınız ?

Kimimiz Bodrumda balık lokantası açmak ister (benim de alternatiflerimin başında gelirdi) , kimisi Nişantaşında cafe açmak, kimi tavla oynayıp dükkanın önünü hortumla sulamak, kimi de pilot olmak :) ... Şöyle olsa ne mutlu olurdum, dert yok keder yok adama bak yaw serzenişleri ...

İnsan oğlu hiçbir zaman mutlu olamayacak. Her türlü kariyeri bir kenara bırakıp Jiuhua Dağı na yerleşmek de bir çözüm :) Belki bir yer tanrısı, belki bir kırlangıç, belki de cennette olduğunuz hissine kapılabilirsiniz . Aşağıdaki linkten sizde test edin , ben bizzat dağın kendisi olmayı tercih ederim. http://turkish.cri.cn/281/2007/07/30/1@75998.htm . Üzülmeyin, seni doğuracağıma taş değil de dağ doğursaydım desinler sizin için; Jiuhua olabilirsiniz. Taş doğursaydım desinler üzülmeyin; belki mihenk taşı olursunuz ( gümüş, altın ve benzeri değerli madenlerin ayarını anlamak için sürtülerek denendikleri bir tür siyah renkli akik taşı ) .Değerlerini siz biçersiniz :) .


Nirvana da Mevlana da aynısını söylemiş ne de olsa :) " come as you are, as you were "

Son noktada sınır yok. " Ask for more, will not be happy anymore " Bu da benden size ... :)









20 Şubat 2009 Cuma

Piyasalar, Ekonomi, Borsa, Tüketim vs ... devam


Ekomistler , finansal analistler vb... leri gördükten sonra, son derece kıymetli ve bilgi birikimi yüksek olan kişiler olmasına rağmen tahminlerinin ve anlizlerinin çok fazla rakamsal ve psikolojik ve yaşamın içinden ve sosyo-makro-mikro siyasetin içinden olmayışlarından kaynaklı olmaktan dengeli tahminlere ulaşamadıklarını görmekteyiz . Bizde desteksiz atmamaya özen göstererek başlangıç yapalım demiktik...

Son durumda altının güvenli yatırım ve kriz dönemlerinde halkın küçük ve orta ölçekte yatırımcıların (büyükler spekülatif büyük fonlara ve/veya herhangi bir enstrumana oynamakta) güvenli yatırım aracı olmasından yola çıkarak artışında sürekliliğini devam ettirecğine inanıyorum. Birinci dayanğım budur. İkincisine gelince altın endüstride etkin olarak girdi maliyetlerinde (% 10 un altında bir kısmı kapsam dışı, kaplama mlz. elektriksel bağlantı terminalleri ve iletkenler /diğer kaplamalar lükstür ) bağlantısı doğrudan olmayan kıymetli bir maden olması. Yastık altındaki , takı olarak kullanılan , kasada saklanan vb... dir. endüstriyel piyasalardaki kriz ve istikrar olmayan dönemlerde artışı kaçınılmazdır.

Ekonominin ülkelerin para birimleri değerlemsinin temeli elindeki kıymetli madenlerle temel değerlendirme sonucuna göre para basabilirliğini esas alır. Bu günümüzde kapitalin zirvesindeki ülkelşer tarafından her nekadar bozulsada sonucunu görmekteyiz.

Devir tasarruftan ziyade esaslarına tekrar dönmeyi gerektiriyor. Rakamlara henüz geçmeden , krizin boyutları tamamıyla rakamsal ifade edilemediği işçin en üst düzeyde ekonmistler hala belirsizlikten söz etmekte. İktisat kuramına bağlı temel analizler , spekulatif tahminler artık kendini yitiriyor. Ekonom i bilirken siyasetde bilmek lazım, halkın da içinde olmak lazım, makro ve mikro boyutta sosyolojinin içinde olmalı, her düzeyde toplumdaki indsanların arasında olmak lazım. Bilgisayrınj başında dow Jones u takip etmekle, destek bu direnç bu demkle ülkendeki borsa tahmininden ekmek yeme devri geride kaldı.

Bakır fiyatları şu anda dibe vurmuş durumda, endüstride çok yoğun kullanılan bu madenin şu andaki fiyatı çıkarma, işleme ve lojistik maliyetlerini karşılamazda bile zorlayıcı noktadadır. Bundan sonra piyasa dinamikleriyle çıkışa geçmesi piyasaların ve endüstrinin canlanmazı ile zirve yapar. Zamanını iyi kestirmeniz gerekir. Bu dönemde tahminim temmuz sonundan başlar.
Bakır endeksli fonları araştırmanızı tavsiye ederim o zaman kadar. Size ikinci yazımda ikinci önemli finansal yatırım önerisi.

Bu dönemde piyasa dengeleri oturana kadar yüksek kur (ülkelerin değerli USD başta) politikası devam edecektir. Bunu bir sonraki yazımda 3ncü açıklamalı araç olarak anlatacağım.

İyi geceler

17 Şubat 2009 Salı

Piyasalar, Ekonomi, Borsa, Tüketim vs ...

Merhabalar, uzun bir aradan sonra tekrar birşeyler karalamak istedim...
Sebebine gelince bir kaç hafta önce patanla konuşmamızda borsanın 20 bin seviyelerine geleceğini iddia ettiğimde yok abi kesinlikle olmaz demişti. Bununla birlikte bugün ortak takibimizde olan sağlam ekonomistlerden biri aynı şeyi yazmış.

Şimdi yazıda bahsedilmeyen devamı ile ilgili tahminim:
Psikolojik dengenin oralardan döneceğine inanmaya devam ediyorum kısacası. Sonrasında da 30 binleri görecektir . İyi zamanlama ile % 50 yıl içinde kazanç sağlanabilir. Yükseln sektörler, riskle yaşamayı bilen ve sağlam adımlar atanlart olacak. Burada kağıttan anlamam diyenler A tipi İMKB değişken fonlara kendilerini bırakbilirler. Ancak bence 21 binin altına düştüğü anda alınmalı. Nerden biliyorsun temel dayanağın ... Kısaca ön özetle şöyle: Krizin kaynağı olan ABD ise neden dolar değer kazandı. Türkiye gibi sözde gelişmekte olan ülkelerde para kazanmak kadar kolay gelişmiş ülkeler var mı? Ne oldu terketti paralar. Lazım çünkü belli tepetaklak olacak önden biraz yükselt doları sonra bozdur kağıtları kaçarken de krizde kar et hem de % 25 -30 . Şimdi kriz böyle devam ederse son kalan kağıtlarda dolarla kaçacak. Dolar 1.85 i görür borsa 21 binin altına düşer, sonrasında destekden bir alım 3 ayda 30 bin, dolar 1.65 lerde kapatır seneyi.

Bunu yeni bir ekonomi yönelimi değiştirme ihtimalini de göz önünde tutmak lazım. Bozarsa o bozar birde birileri bir yeri işgal ederse ...


Son 5 yılın sanal devasa (aslında olmayan) büyümelerine bir bakın , oradan çok şey çıkar. Şunuda göz ardı etmeyelim "Herseyin rakamlastigi bir sistem de iflas ediyor" Psikolojik beklentiler daha değerli hale geliyor. İndirim günlerinde ihtiayacı olmadığı halde alışverişi abartan kadınların alışveriş dağılımı bence güzel bir örnektir.

Sanal büyümenin yarattığı etki, normalleşme sürecinde gerçek değerini buluyor. Bundan sonrası (politik etkileri gözardı ediyorum!) innovasyon ve sürekli tüketici beklentilerini değiştiren, kısa süreli aldatan ve gerçek anlamda tatmin eden olmak üzere üç alanda gelişecektir.
Ben içinde bulunduğum sektörde kablosuz ağlar modelini öneriyorum :) Sektörel yazılarıma ayrıca devam edeceğim.

Karma ekonomi modelini düşünüyorum birkaç haftadır , birşeyleri daha net oıturtmaya başlayınca yazacağım...
İyi geceler...

Altını göz ardı etmeyelim. Artış devam edecek.

22 Ocak 2009 Perşembe

Bir diziden..

Hoşuma gitti...

Kalbin ağlasa da gülümse inadına

Düşler takıp saçlarına

Yürü rüzgarlara


Kurduğun hayalleri, ayazlar yıksa da
Sen yeterki hep ümit et
Hayat döner sana


O pembe yüzünü kederle doldurma
Daldaki son yaprak gibi
Sarıl hep hayata