20 Aralık 2010 Pazartesi

Trendlerr...

inadina samimiyet, tutarlilik ... tarihin son sözünü hep direnenler söyleyecek ... o trend o zaman baskalasacak ..her dususun bir yukselisi olacak .. En guzel an, bitti dedigin an olacak... tekrardan heyecanlanacak ve ideallerine sarilacaksin .. tarih seni de yazacek ...

6 Nisan 2010 Salı

Dreams


I have dreams, When I was a child.. I have more dreams When I was a younger man. When I am thirty I have different dreams. In fact dream does not depend on your age. You have dreams in every age. But the dreams come down to earth . I got clear as the dreams were not my real dreams in the past. Than I have plumbed that My dreams were a lost ticket for an island which is near the blue coast. My dream is a toy shop in there .. There is some toys, are not unprecedented like a fountain of wistom, sincerity, loyalty, some platonics, childhood memories & willing to l-i/o-ve .

30 Ocak 2010 Cumartesi

Hayatımızdaki Güncel Ekonomi

Pazarda sebze fiyatları mevsimsel dalgalnmanın etkisiyle 4 katında .. Pinpon topunun fiyatı aynı tabiki .. Tamam arındıralım mevsimsel index den hesaplayalımda bir de ağırlıklı ortalama versen daha iyi olmaz mı ?.. Sen pinpon topu ile domatesi bir tutarsan enflasyon % 5 çıkar.. Kandırmayalım artık enflasyon sürekli artmaya devam ediyor .. Kışın aç kalsın, yazın bolluk olsun oyle mi ? Ben anlamam bu durumda grafik flana .. sistemin temelini doğru tabna yaymadan bu değerlerle çıkmayın karşımıza ..

Sonra aiadat ödemeye gittim .. Baktım % 12 zam .. 2 aylık ödüyorum. Ayın da bugün son günü .. Nakit akışını döndüryorsan bu zam niye .. aidatları zamanında topla parayı işlet , geliştirme yap kardeşim. Yok ki sözümüz , biraz da geriden geliyoruz , geçen gün genel kurul oldu .. Ev sahipleri gitmiş gelmiş .. Bugün sonuç kağıdı bilgilendirme yollamışlar , hikaye .. Emekli adamlar için iyi bu yönetiilik. 3 kişi ayda biner lira + tel + internet prim :) Apartmanlara profesyonel yöneticiler atamak lazım. emekli olsun lafımız yokta .. eski güvenlik memurları (devletten emekli) bun iş olmaz, finans masterlı da olmasın ama bu işin de standartları olsun ... Gösterin apartmanlara iyileşmeyi maaliyet azaltımını , reklamınızı tüm sakinler yapsın .. size de yerleştirmek kalsın ... Alın bir sektör daha ..
bu yazıya devam edeceğim . diplomasi dışı halkın ağzından, ekonominin psikolojik beklentilerini bunlar karşılayacak ...

25 Ocak 2010 Pazartesi

Kriz Geride Kalıyor ..


Artık ekonomiler surdurulebilir bir buyume trendine giriyor . Finans ve bankacılık yanı sıra imalat sektörüne yönelmenin zamanı gelmiştir. İstihdam süreci de bunu takip edecektir ancak tabi geriden, ekonomilerin sanayideki iyileşmesi fazıyla kıyasla, istihdam sonraki faz olarak gelmekte.

Bununla birlikte alternatif enerji anlamında küçük bir yeni ekonomi oluşacak gibi .. Yeni buluşların, daha doğru ifade ile farklılaşmanın zamanı geldi ..

Yıllara göre cari dengelere baktığımda, keza 2009 da da bir çok sektörde Türkiye cari fazlası vermiş. Enerjide ise cari açık vermişiz. Burada pastanın en büyük payı takdir edersiniz ki başta ham petrol ..


Hibridler .. güneş enerjileri .. rüzgar enerjileri .. jeotermal enerji vb ... derken sıkça duymaya başlayacağız. Ben ise sinyalin yanında enerjinin temassız yöntemlerle endüstride nasıl kullanılacağını hala merak ediyor ve düşünüyorum ... Bu en önemlisi olacak bence sonrasında ..

16 Ocak 2010 Cumartesi

Pamukkale den beyazlıklara ve maviliklere uzanan yol ...




Beyazın her rengini özlerim ...
Ege de balık tutmayı özledim ...
Seyir defterini başkası yazsın, bıçakla açılmış kurşun kalemin vurmuş sahile ...

9 Ocak 2010 Cumartesi

Sektörel Fark Niş pazarlar

Bügün sektörün 6 yıldan bu yana değişen dinamiklerini bir kaç firma üzerinde genelden özele doğru değerlendirme ve müzakere şansım oldu. O zamandan bu yana değişen süreçler anlamında çok bir şey yok gibi görülüyor ve bu müşteri konumundaki ( son ürün satıcısı) firmaların karlılığını tahmin edemiyorum. Ciroları her geçen gün artmış. Genel Notlar <BR>Ortak yanları, sektörde büyük oyuncuların olmaması ve niş pazarlarda ilk olmaları <BR>Birçoğunda mühendislik standart sistemler uygulanmıyor .
Stok,envanter sipariş etkinliği takibi yapılmıyor . <BR>Hurda fire süreç kontrolü yapılmıyor. <BR>Elemanların standart süreçleri belli değil. <BR>Standart tanımlı süreçler dışında gelişen fazlaca süreç var . <BR>İsig çoğunlukla gözardı edilmekte , risk analizleri uygulanmıyor veya önlemler yetersiz . <BR>Nakit akışı takibi bakka hesabı yapılıyor <BR>Özelinde X firması (firma ismi vermiyorum :) Bir müşteri (son ürün satıcısı). Bir gün kahve ısmarlarsanız yada TEGEV e 10 Tl lik bağış yaparsanız bunları sektörel bazlı da anlatabilirim. <BR>Verilen sipariş 300 K , giden malzeme 800 K : Depocu teslim alıp bir kenara atıyor, nerde ne kadar malzeme olduğundan habersiz, standart adresi bırakın elindeki stoğu kutu hesabı biliyor bakkal gibi <BR>Sözde montaj alanında her yerde aliminyum montaj fazlası kesilenler hurdalar mevcut. Bunlar direkt çöp/hurda kamyonuna gidiyor. Geri kazanım gibi bir süreç görülmüyor. Hiçbir şeyin yeri belli değil ... <BR>Bu firmanın aylık cirosu 2 milyon liranın üzerinde :) ve 2004 ten beri sektörünün lideri , şaka gibi. <BR>Giden malzemenin kar marjı % 35 lerin üzerinde. <BR><BR>Bunun akabinde kendi çalıştığım sektöre bakıyorum Avrupa da İstanbul için çabalarımız sonucunda aşağıdaki yerdeyiz en azından benim alanlarımdaki hedeflerimle kıyasladım. <BR>Üretilen saat//headcount benchmark <BR>Envanter benchmark <BR>Üretilen saat// Depo kullanım Alanı oranı= en iyi plantten % 50 daha iyi <BR>Malzeme Fire oranı benchmark <BR>OSA %98 benchmark (Operating System) <BR>QVC (Quality Volume Cost) parametreleri ve verimlilik benchmark. Bu parametrelerle % 8 karlılık hedeflerindeyiz , düşünün kü yukarıdaki sektörde bir firma olduğumuzdaki oranları tahmin edemiyorum ! DIV>

13 Aralık 2009 Pazar

Bir balığın yaprak koleksiyonu



Bir balığın yaprak koleksiyonu ...

Bir zamanlar hepsi yeşildi, sonra bir gün bir gölde koleksiyon parçası oldular... Bir balığın sonbahar koleksiyonu, bir araya gelince sonbaharı bu kadar güzel temsil edeceklerini düşünmezlerdi hiç ...

Ne zaman bir fikir ölse yeni bir tanesi doğuyor. Tüm mesele sessizlik, notaların arasındaki sessizlik. Ne dalgaların vuruşu onu etkiliyor ne de suyun altından görebileceği bulutların yer değiştirmesi ... İşte balık hafızası ...

İlk baharda yeşeren yapraklar, sonbaharda yukarıda bir çok rengin tonlarıyla kendini aşağıya bırakıyor. Aslında bilseler bu kadar güzel koleksiyonun bir parçası olacaklarını kendilerini daha ağırdan satmazlar mı idi? Ya da bir balığın koleksiyonu olmak ne kadar tatmin edici olabilir ki ? Hafızası için son iki dakika belkide ... Balık olmasa yaprak güzelliğinden bir şey kaybeder mi? Onlar bir araya suyun akışıyla geldiler, balık oradan geçiyordu o sırada ...

Nasıl hissettiğinizle alakalı her şey. İşte balık hafızası ... Anlık değişen binlerce balık beynimizde şu anda bir akvaryumun içinde dolaşıyor ... Ben o anda bu fotoyu beğendim. Hangisini beğeneceğinize siz karar verin .

2 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Dostu Olmalı İnsanın ...

Can Dündar'a saygılarla !!

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları,...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
* * *

Böyle bir dostum var benim.Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.Buluştuk geçenlerde...Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:"- N'apıyorsun" diye sordum."- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz..."- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
* * *
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri..."Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:"Bunu da aşacağız!İmza: Bir dost!.."

18 Ağustos 2009 Salı

Hititlere ait bir duvar kalıntısı M.Ö 2000

"Tanrım beni yavaşlat. Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir.. Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele.. Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver
Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol..
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeye öğret..
Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarısı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim..
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır…
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et…
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim..
Ve hepsinden önemlisi…
Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için Cesaret, Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, İkisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver.."

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Acını seçmekte özgürsün


Bir tatil hayali daha gerçek oluyor ... Bütün bir yıl iki hafta için yaşanıyor nerdeyse...Unutulur gider herşey. "Göklere erişti feryadı ahım, buda gelir geçer" ... Tatil nereye götürürse götürsün, yüreğin ve aklını birleştirmek gerçekten zor olsa gerek.
Aklın seni götürdüğü yerde yüreğin başka şeyi söyleyecek, yüreğinin götürdüğü yerde ise aklın başka şey belki de.
Acını seçmekte özgürsün. Her seçiş bir vazgeçişse ya aklından ya da yüreğinden vazgeçeceksin ...
Bir yerlerde yaşanmışlardan, diğer tarafta yaşanmamış öğelerden kesitler aklında kalacak, belkide yüreğinde.

Acını seçmekte özgürsün, bunu mutluluğa dönüştürmek ise sana kalmış... Nerden ve nasıl baktığına bağlı. Yeri gelecek isyan edeceksin, yeri gelecek küfür ... Kah sigaranın dumanına saracaksın, kah yüreğinin iplikçiklerine.

Acını seçmekte özgürsün, her seçiş bir vazgeçişse , varsın tercihlerimizden geriye hoş edalar kalsın... Arkamızda bıraktıklarımız bir anda olsa hatırlanırsa ne mutlu ... Mevsim hep ilkbahar olmasa da , sonbaharda ilk bahar olarak hatırlanabilmek dileğiyle ...